25 Aralık 2011 Pazar

Gezegenler Tanrılar Futbol Oynarken Oluşmuştur!


İrlandalı yazar Richard Steele (1672-1729) bir makalesinde gezegenlerin oluşumunu, tanrılar futbol maçı yaparken ortaya çıktığına dayandırarak, tabii ki futbolun bilimsel ve edebi makalelerde sıkça yer almasından rahatsız olarak alaycı bir dille kaleme almış;

"Günün birinde, ikinci dereceden tanrılar maç yapmaya karar verir. Uçuşup duran çok miktardaki atomu hamur gibi yoğurarak, bu hamurdan yedi adet küre yaparlar. Oyunun başında bu kürelerin her birine öyle sert vururlar ki, gözden kaybolan her küre uzayın derinliklerinde kendi yörüngesini bulur. Derken, Tanrılar küreleri nefes nefese kovalamaya başlar. Küreleri nihayet yakaladıklarında, her birine kendi adlarını verirler: Satürn, Jüpiter, Mars, vs."*

*Theo Stemmler/Kleine Geschichte des Fußballspiels (Çeviri: Necati Aça)

10 Aralık 2011 Cumartesi

1899'da başlayıp 1900'de biten maç


Tarihler 23 Aralık 1899'u gösterirken ezeli iki rakip Millwall ve West Ham United karşılaşıyordu. Bu, iki ekip arasında oynanan ikinci karşılaşmaydı aynı zamanda. Karşılaşmanın 69. dakikasında, Millwall 2-0 önde iken sahayı basan sis, 1899 yılının bitmesine 7 gün kala oynanan karşılaşmanın iptal edilmesine neden oldu.

Verilen karar ise bu maçın futbol tarihine enteresan bir şekilde geçmek üzere olduğunun habercisiydi. Karşılaşma, dört ay sonra 28 Nisan 1900 yılında oynanacaktı. Yani "başka bir yüzyılda".

Ve oynandı da. Memorial Ground Stadında oynanan karşılaşmanın kalan dakikalarında West Ham 1-0 galip geldi.

Dünyanın en 'kanlı' derbilerinden birisi, bir yüzyılda başlayıp diğer yüzyılda biterek enteresan bir şekilde tarihteki yerini aldı.

9 Aralık 2011 Cuma

İngiltere'nin İlk Kadın Futbol Takımı


British Ladies Football Club (Soldan ikinci Nettie Honeyball)

İngiltere'de kadınlar arasında futbolun temellerini atan ilk ekip, yaklaşık 30 tane genç İngiliz kadındı. 1894 yılında Nettie Honeyball'un öncülüğünde British Ladies Football Club adıyla kurdukları futbol takımı, bu 30 genç kadının erkekler arasında bile devlet engeline maruz kalan futbolu cins ayrımına karşı bir duruş olarak kullandıkları yazılır kaynaklarda.

Antrenmanlarını Hornsey'deki Alexandra Park'ta yapan ve antrenörleri de Tottenham'lı J. W. Julian olan İngiliz kadınların ilk maçlarını, onların futbol oynamasına karşı duran İngiliz Futbol Federasyonu yetkililerinin de aralarında bulunduğu yaklaşık 10.000 kişinin izlediği rivayet edilir. Şubat 1985 yılında Daily Skecth'e verdikleri röportajda, kadınların da erkekler gibi bu oyunu oynayabileceğinden ve seksist yaklaşımlara karşı durduklarından bahsediyorlar. Kabul etmek gerekir ki ilk futbolcu kadınlar, feministti. İngilizlerin ünlü feministlerinden Florence Dixie'nin başkanlığını yapmayı kabul ettiği kulübe verdiği mesaj da bunu destekler nitelikte: "Kadınlar da tüm kalpleri ve ruhları ile bu oyuna dahil olmalılar."

Feminist ve futbol aşığı kadınlar da olsalar ilk sorunlarından birisi maç yaparken ne giyecekleri yönündeydi. Fotoğraflardan da görüleceği gibi elbiselerini genelde rahatlık üzerine kurulu modellerden seçmişler. Bol bluzlar, rahat pantolonlar/etekler. Ancak hepsinde Ortodoks inançlarına uygunluk en temel dayanak olarak göz önünde bulundurulmuş. Hatta Güney ve Kuzey Londra kadınlarının arasında oynanan karşılaşma sonrası Manchester Guardian'da çıkan haberde: "Kadınların bu kıyafetleri nedeniyle futbollarının pek ilgi çekeceği söylenemez." cümlesi dahi kullanılmış.

Daily Sketch ise bu maçın sonucuyla ve oynanan futbolla ilgilenmiş: "Kadınlar arasında oynanan karşılaşmanın ilk dakikaları her şeyi ortaya koydu. Futbolda olması gereken hız, karar verme, beceri ve cesaret onlarda yoktu. Sadece sahada amaçsızca koştular. Sonuç olarak Kuzey Londra (kırmızılar) Güney Londra'yı (açık mavi ve beyaz) 7-1 mağlup etti."

Takımın Bury ile oynadığı ve 3-3 biten maçla ilgili ise The Bury Times: "Daisey Allen, daha önce oynadığı iki maçta olduğu gibi yine mükemmeldi. Bu ufaklığın sanki 4 ayağı var." cümlesini kullanmış. Bahsi geçen Daisey Allen, sadece 11 yaşındaymış.

Nettie Honeyball

İngiltere'de kadın futbolunun 'annesi' olarak anılan Nettie J. Honeyball hakkında bu takımın kurucusu olduğu ve feminist olduğu dışında çok fazla bir bilgi yok. Eğer kaynaklar doğruysa, henüz 23 yaşında futbol kulübünü kurup 30 yaşında hayata veda ediyor. O öldükten bir sene sonra yani 1902'de de İngiltere'de kadınlar arasında futbol oynamak yasaklanıyor.

4 Aralık 2011 Pazar

Futbol'un Filozofu; Socrates

Beyaz Pele Zico, Malatyaspor'a transfer olan ancak Malatya'nın İstanbul'da olmadığını öğrenince bir maç bile oynamadan kaçan Eder ve Falcao'lu 1982 Dünya Kupası finalisti Brezilya'nın uzun boylu, ince bacaklı, tarak değmemiş saçları ve kara uzun sakallı, takımın orta sahasının beyni Socrates...Hani Barcelona'nın mottosu var ya bir kulüpten daha fazlası diye işte Socrates de bir futbolcudan daha fazlası...

Kitapların Arasında Yaşayan Bir Baba ve Üç Felsefeci Oğul

Brezilya'nın Para kentinin başkenti, aynı zamanda da çizgi roman kahramanı Mister No'nun Manaus'a doğru yolculuğa başlamadan önce kalkış yaptığı liman kenti olan Belem'de Şubat ayının 19'unda yıllardan da 1954'te dünyaya geldi Socrates. Tam adı bir çok Latin gibi twit atılamayacak uzunlukta yani “Socrates Brasiliero Sampaio de Souza Vieira de Oliveira” olan futbol feylozofonun ismindeki Socrates babasının adeta imzası. Yoksulluk içinde ve bir kütüphanede yaşayan babasının kendisine bu ismi vermesinin yanı sıra diğer erkek kardeşlerine de Antik Yunan şairi Sofocles ve fizolof Sostenes isimlerini koyması nasıl bir aileden yetiştiğinin kanıtı niteliğinde adeta. Ailenin futebol ile ilgilenen bir başka üyesi de PSG forması ile hatırlayacağımız ve trajik bir şekilde kazandıkları 1994 Dünya Kupası'nda Brezilya kadrosunda bulunan Rai idi. Görüldüğü üzere Vieira de Oliveira ailesinin özeti iki kelime: Futbol ve Felsefe... Tıpkı Socrates'in hayatı gibi...

Profesyonel futbol hayatına 1974 yılında Botafogo'da başlayan Socrates, burada geçen dört sezonun ardından büyük işler yapacağı ve kendisiyle özdeşleşecek hareketlere girişeceği ekip olan Corinthians'a transfer oldu. Corinthians yıllarına yazının ilerleyen kısımlarında tekrardan değineceğimiz yetenekli orta saha, 1984-1985 yılını Fiorentina'da geçirdikten sonra 1986-1987'de de Flamengo forması giydi. 1988-1989 sezonunda Santos renklerinde izlediğimiz futbol ilahı aynı yıl ilk takımı Botafogo'ya transfer olup futbolu bıraktı. Ta ki 2004 yılına kadar.

2004 yılında İngiltere'nin bir kasaba takımı olan Garforth Town ile 1 aylık sözleşme imzaladığında tam 50 yaşındaydı. Sadece 10 dakika forma giymiş olsa da Socrates, kül tablalarında ardı ardına söndürdüğü sigaralarının aksine futbol ateşinin sönmediğini ispatlamıştı herkese. Hiç teknik direktörlük yapmayan Socrates, futbolculara teknik direktörlerin verebileceklerinden daha da fazlasını verdi. Futbolun siyasi ve düşünsel platformlarında bulunan hatta ülkesinde bu platformların kurucusu niteliğinde olan ve kendi deyimiyle “kanına biraz siyahlık karışmış” beyaz Brezilyalı hiçbir zaman da sosyalist olduğunu gizlemedi.

Doktor Che ve Doktor Socrates’in Ortak Özellikleri

Socrates futbolculuğunun yanında aynı zamanda bir tıp doktoruydu. Zaten futbolu bıraktıktan sonra bir süre gönüllü olarak hiçbir ücret almadan doktorluk yaptı, aynı Che Guevara gibi... "Ben futbol oynarken aynı zamanda tıp da okuyordum. Herkesten daha çok yenilikçi olmak zorundaydım. Eğer tıp okumamış olsaydım, yetenekleri daha sınırlı bir oyuncu olurdum. Kesinlikle." şeklinde konuşan Socrates bunun yanında felsefe doktorası da yaptı. Hayranı olduğu Che Guevara ve ismini taşıdığı Sokrates gibi hem doktor hem de felsefeciydi yani. Kendisinin belirttiği üzere duvarında sadece Che Guevara ve John Lennon posterleri bulunan Socrates'in en sevdiği feylozoflar ise Hobbes, Platon ve Machievelli’ydi.

Brezilya’da meydana gelen 1964 askeri darbesi sırasında henüz 10 yaşında bir çocuk olan Socrates'in o dönem yaşadığı bir olay hem hayat görüşünü hem de Latin ve Dünya Futbolu'nun gündemine oturacak bir hareketin temellerini atacaktı.

Yeşil Sahalar’a Demokrasi Socrates İle Geldi

Darbe sırasında babasının, Bolşevik iktidarını anlatan bir kitabı ortadan kaldırıp, yakarak yok etmesine şahit olan Socrates bu olayın ardından dikta rejimine ve diktatörlüğe neden baş kaldırması gerektiğini içinde hissetmeye başladı. (Hayatın cilvesidir ki ben de bu yazıyı ülkemizin utanç günlerinden birisi olan 12 Eylül'de yazıyorum.) Corinthians forması giyerken kulüp yönetiminin tutumundan rahatsız olan Socrates yanına takım arkadaşı ve Rus Ekim Devrimi'nin lideri Lenin ile adaş olan Vladimiri de alarak “Corinthans Democrasy” hareketini başlattı. Bu hareket ilk başladığı dönemlerde topluca hareket etme esasına dayanıyordu. Socrates'in dillendirdiği üzere “ne zaman yemek yeneceği” gibi basit konuları içeriyor ancak ileri demokrasi (ülkemizdeki anlamından tamamen uzak) kurallarına dayalı olarak uygulanıyordu. 15 Kasım 1982 yılında Socrates ve arkadaşlarının Brezilya'da mevcut bulunan dikta rejiminin yıkılması umudunu taşıdığı genel seçimler öncesi, sırtlarında “DİA 15 VOTE” yani “15'inde Seçime” yazılı formalarla çıktılar. Bu bir nevi başkaldırıydı. Brezilya hükümetinin ve doğal olarak hükümetin elinde olan Futbol Federasyonu'nun uyguladığı baskıya başkaldırıydı. Bu baskı futbolcuların neredeyse ahmak, kendi başlarına bir şeyler yapamaz statüsüne konulmasına neden olacak düzeydeydi. Buna açıklama olarak da gelişmemiş bölgelerden eğitimsiz olarak gelen futbolcuların kendi kendilerini yönetecek olgunluğa ulaşamadıkları gösteriliyordu. Fakat bu tanımın ikincisine uymayan bir isim vardı Brezilya topraklarında; Socrates. Türk sinemasının en “kahraman” karakterlerinden Tatar Ramazan edasıyla sahneye çıkan Socrates “Ben bu oyunu bozarım arkadaş” dercesine Corinhtians Democrasy hareketini başlatmış ve hatta Corinhtians 1982 yılında Sao Paolo eyalet şampiyonasında zafere ulaşırken Socrates ve arkadaşları sırtlarında çok manidar bir yazı taşımışlardı: DEMOCRACİA.


Socrates'in ülkeden ayrılmasına ramak kala 1984 yılında bir seçim oldu. Socrates, İtalya'nın iki ünlü kulübünden teklif almıştı. Ancak seçim döneminde “Eğer tahsis edilen yeni anayasa değişikliği kabul edilir ve ülke yönetimi sivillere verilirse bu teklifleri geri çevireceğim” sözünü tutmak üzere izin istedi. Seçim sonrası işler istediği gibi gitmedi ve İtalya'nın Mor Menekşeleri'ne, Fiorentina'ya transfer oldu.

Futbolu bıraktıktan sonra da mücadelesine devam etti. Brezilya'nın fakir ve gelişmemiş kasabalarını dolaşıp hastaların tedavi ve bakım sürecine katkıda bulundu. Kendi sağlığını ise hiçbir zaman düşünmüyordu. Tam bir sigara ve içki düşkünüydü. Hatta maç günleri bile iki pakete yakın sigara içtiğini iddia edenler var. "13 yaşımdan beri sigara içiyorum. Benim için tek felsefi mesele var o da şu; Neden olmadığım biri gibi görünmeye çalışayım? Sigara içiyorum. Akciğer kanserinden ya da amfizemden gideceğim. Sigara içmeden duramıyorum."

Kaddafi’den Gelen İlginç Teklif

Hayatı sadece futboldan ibaret görmeyen Socrates felsefe, ekonomi ve siyasetle de yakından ilgiliydi. Zaten futbolculuk dönemlerinde yaptıklarına bakınca da bunu net olarak görebiliyoruz. Futbol hayatının ardından da bir çok gazete ve dergide yazarlık yaptı. Bu sayede de Dünya'nın bir çok önemli isimleriyle tanıştı. Bunlardan birisi de çok ilginçtir ki şu sıralar canını kurtarmakla cebelleşen Libya lideri Kaddafi….

1996 yılında Socrates’in Mısır ve Libya’ya düzenlenen bir tura katıldığını öğrenen Kaddafi, Socrates ile tanışmak istediğini dile getirmiş. Bir Arap diktatörüne ulaşabilmek için geçilecek ne kadar zorlu yol varsa geçilip ulaşılan Kaddafi, kendisine ileride Brezilya başkanlığına aday olması gerektiğini, seçim süresinde de her türlü parasal kaynağı sağlayacağını belirtmiş. Ancak Doktor Socrates bu teklifi geri çevirmiş.

Brezilya Devlet Başkanlığına aday olmamasına rağmen Pele ve Ricardo Teixeira'ya karşı Futbol Federasyonu Başkanlığına adaylığını açıkladı. Tabi ki bu Socrates'in ruhuna uygun olarak bir “karşı-adaylıktı”. Bir çok kesime ilginç gelecek önerileri vardı ve nitekim seçilemedi. Eğer seçim halk tarafından yapılsaydı %95 gibi ezici bir oyla seçileceğini belirten Socrates, bu tarz işlerde kapı arkasından çevrilen oyunların farkında olduğunu da dile getiriyordu. Halka o kadar bağlı ve güvenen bir adamdı ki Başkan seçilseydi yapacağı köklü değişikliklerinden birisi de Brezilya Milli Takımı'nın teknik direktörünün de halk tarafından seçilmesi olacaktı.

Socrates Gitse de Ali Ece Onu Yaşatacaktır!

Futbolun 9'a 9 oynanması gerekiyor. Teori şu: Futbolun kalitesini yükseltmek için, daha az sakatlık olması ve oyuncuların teknik kapasitelerini daha iyi sergileyebilmeleri için, oyuncuların fiziksel evrimine uygun düzenlemeler yapılması gerekir." gibi bir fikre sahip Socrates, şu sıralar sindirim sisteminde meydana gelen kanama nedeniyle yoğun bakımda. Sao Paolo'da bir hastaneye kaldırılan ve ben bu satırları yazarken hala durumunda bir netleşme olmayan Socrates için futbol sonrası yardımına koştuğu Brezilya'nın yoksul kasabalarından binlerce insan organlarını bağışlamak için başvuruda bulundu.

Socrates hayranları bugün onu sadece bir futbol ilahı olarak zihinlerinde taşımazlar. Kimileri (benim de dahil olduğum) üzerinde fotoğrafı bulunan, Brezilya renklerinde tişörtlerini giyer kimileri de, Türk spor medyasının Socratesi, Socrates'i dedesinden miras alan Ali Ece gibi kafasına ondan esinlenerek bant takar. Socrates'in bandı çok önemli bir banttır. Çünkü o bantta kendi görüşlerini aktaran, demokrasiyi ve sosyalizmi dile getiren mesajlar yazılıdır. Ali Ece de kendi deyimiyle sosyalizm denince aklına gelen iki isimden birisi olan Socrates gibi işte bu yüzden sürekli bant takar. (Diğer ismi de biraz araştırmayla öğrenebilirsiniz).

1 Aralık 2011 Perşembe

Böyle Futbolcuya Can Kurban!

Golden sonra taraftara koşan, maçtan sonra galibiyeti taraftarla kutlayan...

FC Zwolle futbolcuları da 1-0 kazandıkları Go Ahead Eagles maçından sonra galibiyeti demirlere tırmanıp taraftarları ile kutluyor.



Gerçi bizimkiler daha iyisini yapmıştı :)


İspanya'nın Rockstar'ı; Jose Mourinho

Rolling Stone'un İspanya edisyonu, 2011'in 'Rockstar'ı olarak Jose Mourinho'yu seçmiş. Dergi, İspanyol gazeteciler ve Jose'nin yakın arkadaşları ile görüştükten sonra bir de ayrıntılı profil analizi çıkarmışlar.






Jose'nin küstah tavırları, basın toplantılarındaki dik çıkışları gibi etkenlere dikkat çekiyor RS ekibi...


Jose'nin dışında; Jeff Brifges, Tom Waits, Lana King, Ryan Gosling, George Harrison, Stone Roses, Kun Agüero, The Righ Ons, Hugh Laurie, Frances Cobain ve Adele dergide yer alan diğer isimler...