30 Kasım 2010 Salı

Bursaspor & Braga




İki takımı şu açıdan ele almak boynumuzun borcu; şampiyonlar ligine ilk defa katıldılar. Bursapor , Manchester United, Valencia ve G.Rangers ile Braga ise Arsenal, Shaktar ve Partizan ile aynı gruba düştüler. Bursa lig şampiyonu olarak eleme oynamadan lige katılırken, Braga önce Celtic ardından Sevilla gibi üst düzey altı iki takımı eleyip devler ligine gelmiş bulundu!

Ben her zaman şunu savundum savunuyorum da -ki büyük bir çoğunluğun görüşü de bu yöndedir- bizim ligimiz , İngiltere, İspanya, İtalya ,Almanya hatta Fransa ligiyle bile aynı seviyede değildir,olmamıştır.Kendimizi Yunanistan,Rusya,Ukrayna ve nihayetinde Portekiz ligi ile kıyaslamamız gerekmektedir.Aslında Portekiz ligi de bize bir gömlek büyüktür çünkü o lig şampiyonlar ligi şampiyonu çıkarmış, avrupa piyasasına sürekli üst düzey oyuncular sunmuş bir lig.Ama orta halli takımlarının kalitesizliği bakımından kendimizi kıyaslamamız için bir örnek olabilir.



Portekiz liginin Benfica, Sporting ve Porto dışında geçen sezon sivrilen takımı da Braga idi. Orta ölçekli bir takım. Braga şehri ise ülkenin en önemli 3. şehri. Sadece bu özellikleri ile bile bize Bursaspor'u anımsatmaya yetiyor. Ama başta da dediğimiz gibi asıl kilit nokta ikisininde şampiyonlar liginde bu sezon ilk defa katılıyor olmaları.



Gruplarına düşen takımlara bakınca inanılmaz bir ilginçlikte burada görüyoruz. İngiltere liginin baş takımları ManU ve Arsenal bu iki yeni yetmenin rakibi olmuşlar. Valencia'nin Shaktar'dan Shaktar'ın Valencia'dan iyi olduğunu kim iddaa edebilir? Partizan ise Rangers ile kıyaslayınca Braga'ı için daha kolay lokma gibi duruyor ama bi dakika! Bu bahsettiğimiz futbol kültürünün en damar yaşandığı sırp takımı Partizan değil mi? Braga da kim oluyor...

Manchester’a gidecek dediğimiz Sercan’lı, Boca’dan transfer İnsua’lı, Alex Ferguson’un elinden kapıldı denen Svensson’lu Bursaspor’umuz sıfır puan ve 1 golle şampiyonlar liginin en başarısız takımı konumundayken akranı, Braga kendi evinde Arsenal’i ezerek yenip Partizan’ı da haşat ederek ikinci tur için Arsenal ile çekişiyor. Tamam, Arsenal ve Manchester kıyaslandığında aralarında ManU tarafında bir fazlalık var ancak Braga ve Bursaspor tarafından baktığımızda ha Arsenal ha Manchester?



Peki, şampiyonlar ligine ilk defa katılan bu iki takımdan birisi nasıl ikinci tur kovalarken diğer “tek gol atabilmek” uğruna mücadele veriyor. Bir kere Bursaspor maçlardan hepsinde skora göre oynuyor. Nasıl? Şöyle 0-0 iken karşısında Manchester’da olsa Valencia’da olsa açık, atak ve rakibinin zaaflarına göre oynuyor. Misal ManU ile oynarken topu olabildiğince kanatlardan uzak tutup, rakibe vermeyip, özellikle Bursa’da ki maçta Volkan ile Brown’ın üzerine giderek yapmaya çalıştı. Bunda Nunez ile başlamayı da Volkan’dan gelecek ortaları değerlendirmek için yorumlayabiliriz. Öte yandan Valencia ile oynarken Sercan’la başlamak rakibin ağır stoperleri arasında Sercan’ın süratini kullanma fikrine bağlanabilir. Ancak ne zaman ki gol yeniyor işte o zaman Bursa’lı oyuncular maçtan kopuyor. Tekrar incelendiğinde maçlar goller hep birbirine yakın zamanlarda yenmiş. Oyuncuların psikolojisini buradan anlayabiliyoruz.

Braga ise bir deplasmanda 6 yemesine rağmen kendi evinde gelip 3 atabiliyor. Hem de Arsenal’e. Kilit nokta şu işte; Bursaspor “biz ilk defa geldik , tecrübesiziz, gollerden sonra demorilaze oluyoruz” derken aynı kalitede ki Braga uefa şampiyonu Shaktar’lı , efsanebi Partizan’lı ( bu konuda bazı arkadaşlarım efsane mi? Diyecek ama onların ne zaman konu Fenerbahçe, Galatasaray olursa “ne kadar kötü oynasalar da sonuçta onlar büyük takım geçmişlerine bakmak lazım, isimleri var, markalar…” demeyi ihmal etmedikleri gibi aynı mantıktan Partizanı da değerlendirmelerini isterim) grupta eğer ki üst tur için son maça bırakıyorsa şansını burada Bursaspor “önümüzdeki maçlara” değil “önlerinde ki örnek” Braga’yı iyiden iyiye incelemelidir.

Diego Buonanotte


Sanırım 25 yada 26 aralık 2009 ' da trafik kazası geçirmişti Buonanotte.Araç paramparça olmuştu ve 3 arkadaşı hayatını kaybetmişti.Kendisi de ağır yaralı olarak kurtulmuştu.Herkes futbol hayatının bitmesini bekliyordu.Nasıl bitmesin ki , ölümden döndü sonuçta.Ama bu ufak tefek adam ne yaptı etti kazadan 7 ay sonra anca kendine gelir diyen doktorlarına inat nisan 2010'da döndü aramıza.Hemde öyle hayati tehlikeyi atlattı falan filan haberleriyle değil.Godoy Cruz maçında direk sahaya çıkarak. ( 2.golün asistini yapması da azrail'e çakılan en güzel selamdı)

En son da geçen hafta Boca derbisinde görünce kendisin şimdi tamamdır dedim...

Yine, Yeni , Yeniden...

Nerdeyse bir yıl olacak blog'a uğramamışım.Bunun çeşitli nedenleri oluyor tabi ki.Bazen insan beklediği karşılığı alamayınca küsüyor,hüsranlar yaşıyor.Ama son günlerde içimde bi kıpırtı vardı ve hayrola dedim kendi kendime.Cevabını da hemen verdim yine kendime, yazmayı birileri beni okusun diye sürdürmek istiyordum ancak şunu farkettim ki ben yazıkca birileri beni okuyacak.Bu yüzden şimdilik kimsenin takip etmediğini düşünsem de ben sürekli yazmaya devam edecem.İçimde kalacağına, facebook iletilerinde çürüyeceğine burada ulaştırabildiğim kadar çok insana ulaştırıp okumalarını sağlarsam, belki o beklediğim ilgiyi görebilirim.Bu yüzden yine , yeni ve yeniden yazmaya başlıyorum...