24 Şubat 2015 Salı

İtalya'da Türkler (Futbol Extra)

Futbol tarihimiz boyunca çok sayıda ismi yurtdışına uğurlayamasak da uğurladıklarımız içerisindekilerin bir çoğuna İtalya bileti aldık. Çoğu efsanemiz İtalya'da oynadı, çoğu efsane adayımızın hayallerini İtalya süsledi. Onlardan birisi Salih Uçan da bu ülkenin başkentini fethetmeye çıktı. Ona yol göstermesi açısından kendisinden önce bu tecrübeyi yaşayanları şöyle bir derleyelim dedik...

HAKAN ŞÜKÜR (Torino, Inter, Parma)

İtalya, futbol, Türkiye denince bu üçgenin arasında akla gelen ilk ismin Hakan Şükür olması kaçınılmaz. Türk futbolunun gelmiş geçmiş en büyük golcüleri arasında yer alan Şükür'ün İtalya macerası için başarılı mı oldu, başarısız mı oldu bir türlü karar verilemez aslında. 1995 yılında kısa bir Torino macerası yaşadı. O dönemde özel hayatında çalkantılar yaşayan Şükür'ün adı Sakarya Üniversitesi'den 20 yaşında Burcu ile anılırken bir yandan da ailesi İstanbul Üniversitesinde Eczacılık okuyan Esra'yı istemeye hazırlanıyordu. Hakan hayatını birleştirecek kadını ararken, Torino da onu arıyordu. Hakan iki konuda da kararını verdi: Önce İtalyan takımının teklifine evet dedi ardından da Esra Erbirlik ile evlendi. Torino'da Hakan'ı Başkan Calleri ve Teknik Direktör Sonetti karşıladı. Ancak bu tecrübe sadece 5 maç sürebildi. 9 numaralı bordo formayı sırtından erken çıkararak Galatasarayına geri döndü.

G.Saray'da 2000 yılı UEFA zaferi ile taçlanan müthiş 5 yılın ardından ikinci Çizme çıkarması başladı. Bu sefer adres Tornio'dan yaklaşık 150 kilometre uzaklıktaki Milano kentiydi. Milano'nun mavileri ile anlaşan Hakan Şükür'ün ayrılışı biraz sancılı oldu. Dönemin yönetici Burak Elmas'la kamp öncesi görüşen Hakan, 'Galatasaray'da devam etmiyorum. Inter'le anlaştım' demişti. Kulüpler o zaman ifade edilen para şekli ile 13 trilyon türk lirasına bu iş bitsin kararı verdi. Inter'de bir sezon kalabildi. AC Milan derbisinde gol attı, Hertha Berlin ağlarına son dakikada tarihi bir top bıraktı, İtalyan savunmalarının arkasına çok iyi sarktı ancak tutunamadı. 'Burada gol atmak çok zor' diyen Hakan, bu sefer şansını bir de Parma'da denemek istedi.

La Gazzetta dello Sport, Parma transferini 'Şükür, İtalya'dan intikam almak istiyor' sözleri ile manşetlerine taşıdı. 2002 yılı içindeydik ve Dünya Kupası yaklaşıyordu. Hakan Şükür'ün Parması felaket top oynuyordu. Küme düşme hattının etrafında dolanıyor, 4-5-6 gol yiyerek sahadan ayrılıyordu. Frey, Fabio Cannavaro, Luigi Sartor, Nestor Sensini, Sabri Lamouchi, Alain Boghossian, Hidetoshi Nakata, Matias Almeyda, Johan Micoud, Marco Di Vaio, Patrick M'Bomba ve Savo Milosevic gibi önemli isimlerin yer aldığı kadro toparlamasını bildi. Hakan Şükür'ün Bologna ve Brescia maçlarında gol atma başarısı gösterdiği Parma o sezon ligi 10. bitirirken İtalya Kupası'nın da sahibi oldu. Şükür, en azından bu macerayı kupayla kapattığına şükretti ve İngiltere'nin; Blackburn Rovers'ın yolunu tuttu.

EMRE BELÖZOĞLU & OKAN BURUK (Inter)

Galatasaray, Kopenhag'da bir ömür boyu konuşulacak bir mücadele sonrası İngiliz devi Arsenal'ı yenerek UEFA Şampiyonu olmuştu. Final maçında kırmızı kart cezalısı olduğu için forma giyemese de Emre'nin sezon boyunca gösterdiği müthiş performans onu bu başarının mimarlarından birisi yapmaya yetti. Okan Buruk ise orta sahanın dinamosuydu adeta. Zaten UEFA zaferi sonrası sözleşme yenilemeyip bedelsiz olarak Inter'in yolunu tuttuklarında asıl yıldız transfer olan Okan'a İtalyanlar 'motor' lakabını vermişti. Evet, yıldız Okan'dı. Emre ise henüz 21 yaşında gelecek vaat eden genç yetenekti. Ancak işler tersine döndü ve Çizme'ye damgasını vuran isim Emre oldu. Okan, Milano ekibinin yedek kulübesi için ideal bir isim haline geldi. Emre'nin meşhur Lazio maçı -ki o maçta attığı aşırtma golü 2003 yılında San Siro'da atılan en güzel gol seçildi- İtalya'nın Anadolu kulüplerine karşı oynanan maçta 90 dakika boyunca koşması, hırsı ile unutulmaz performansları varken Okan'ın hemen hemen hiçbir maçta akıllarda kalacak etkisi olmadı.

İtalyanlar Emre'nin performansından zaman zaman o kadar etkilendiler ki ne lakap vereceklerini bulamadılar. Hakan Şükür için 'Boğazın Boğazı' demek yeterli gelmişti ancak Emre'ye 'Topkapı Elması', 'Boğazın Maradonası', 'Mükemmel Bücür' ve yine Maradona'dan yola çıkarak 'Diego' lakaplarını taktılar. UEFA tarafından Avrupa Futbolu'nun Oscarlarına aday gösterildi. Barcelona'dan Cocu ile takası gündeme geldi. Inter formasını 4 sezon boyunca sırtında taşıdı ve hala Milano kentinin mavi yakasında iyi hatıralarla anılıyor.

Emre'nin Inter'e vurduğu damga, biraz da Okan'ın sönük kalmasına neden oldu. Okan genellikle ikinci adam ya da Emre'nin ekürisi olarak kaldı. Adı her transfer döneminde farklı bir takımla anıldı, İtalya içi takas haberlerinde ilk onun ismi yazıldı. Eğer gündemde transfer yoksa Esra Eron'la yaşadığı aşk magazin sayfalarını süsledi. Futbolu mu? 2-1 yenildikleri Chievo maçının 33. dakikasında gördüğü kırmızı kart fişinin çekilmesine neden oldu. O maçın ertesi senesi de, bir önceki sene 'asla gitmem' dediği Beşiktaş'a imza attı.

ÜMİT DAVALA (AC Milan, Inter)

Türkçesi ne yazık ki güvenilirlik açısından zayıf kalan Wikipedia'nın futbolcu sayfalarında, kariyer rakamlarına yer verilmeseydi Ümit Davala'nın Afyonspor, İstanbulspor, Diyarbakırspor, Galatasaray, AC Milan, Inter ve Werder Bremen şeklinde ilerleyen hayatı etkileyici olabilirdi. Ancak 2001 yılında Fatih Terim'in isteğiyle Galatasaray'dan AC Milan'a transfer olan Ümit Davala'nın uzun saçlarını tutan bantı dışında kırmızı-siyahlı forma ile bırakabildiği hiçbir etki olmadı. Kendi ifadesi ile 'sahaya çıktığında dizlerini titreten' San Siro'da 10 maça çıkabildi. Daha sonra Inter'e transfer oldu ama sadece bonservisin kulübe ait olduğunu ifade eden dosyalar İtalya'da kaldı. Kendisi bir sezon Galatasaray'da bir sezon da Werder Bremen'de kiralık olarak oynadı. 2004'te Werder Bremen bonservisini alsa da sakatlıklar yakasını bırakmadı, Davala futbolu bıraktı.

EFSANELER

Metin Oktay (Palermo): Galatasaray'ın bayrak ismi Metin Oktay'ı Palermo, Roma, Lazio ve dönemin takımı Spal istiyordu. Kuruçeşme adasında Refik Selimoğlunun başkanlığında yapılan toplantı sonucu Oktay'ın 500 bin lira karşlığında bu İtalyan takımlarından bir tanesine satılması kararlaştırıldı. O sırada İstanbul'a bizzat gelen Palermo teknik direktörü Remondini, Metin Oktay'ı ikna etti. Yapılan toplantıda 500 bin lira bonservis bedeli belirlense de Palermo ile Galatasaray 300 bin lirada okeyleşti. Sadece 12 maça çıkıp 3 gol atabildiği Sicilya takımına katılmak üzere gittiği İtalya'da Oktay'ı başkan İvizzi ve ikinci başkan Salvatore karşıladı. Ülkeye döndüğünde ise efsane isim attığı gollerden değil kazandığı paradan bahsediyordu.

Can Bartu (Fiorentina, Venezia, Lazio): 1956-61 yılları arasını Fenerbahçe'de geçiren Can Bartu, 1961 yılında Fiorentina'ya transfer oldu. Devam eden 6 seneyi Venezia ve Lazio formaları giyerek de geçirdi. 1967'de yeniden Fenerbahçe'ye dönene kadar 100'ün üzerinde maça çıkan ve İtalyanlar tarafından 'Sinyor' lakabını alan Bartu, 16 da gol atmayı başardı. Emre Belözoğlu'nun dışında İtalya'daki en kariyerli isim diyebiliriz. Lecco'yu 2-0 yendikleri maçta yaptığı asist o kadar beğenildi ki, 'Altın tepsi de gol pası veren Türk' başlığı atıldı adına... İki yıl için anlaştığı Fiorentina'dan 75 bin dolar kazanan Bartu, taraftarların tepkisine rağmen Lazio'ya transfer oldu. Lazio'da da futboluyla beğenilen Sinyor halen Roma'da hatırlanan bir isim.

Şükrü Gülesin (Palermo, Lazio): İtalya'ya transfer olan ilk Türk futbolcusu. 1950 yılında Beşiktaş'tan Lazio'ya giden ancak yabancı kotası nedeniyle Palermo'ya kiralanan efsane forvet, 1.91 cm boyu ve 100'e yakın kilosu ile İtalyan defanslara korku salmıştı. Palermo'nun güncel internet forumlarında 'gulesinsukru' kullanıcı adına sahip gençlerin bulunması takımda ve şehirde bıraktığı etkinin derecesini gösteriyor. Palermo'da 1950/51 ve 1952/53 sezonlarında forma giyen Gülesin toplamda 50 maça çıkıp 20 gol kaydetti. Kimi zaman Yunanistan'ın Atlitiki gazetesinin haberine göre 'bazı nahoş' olaylara karıştığı için kadro dışı bırakılan, kimi zaman 'hayatının sonuna kadar İtalya'da yaşamak istediğini' açıklayan efsane forvet Lazio'nun kendisine şans vermeyip, Palermo'ya kiralamasının yarattığı hezeyanı 1965'te Milliyet'teki köşesinde şöyle anlatıyordu: "Lazio maçı öncesi teknik direktör Viani'ye 'Sinyor, beni Lazio'ya karşı santrafor oynat, seni mahcup etmeyeceğim' dedim. Bunu nasıl anlatmış, nasıl söyleyebilmiştim! Elimle 5 işaretini yaparak ve gözlerimle gol atacağımı vaad ederek... Sonunda Viani inandı bana, 9 numaralı formayı giydim, çıktım sahaya. İki gol attım, biri kornerden... Lazio'yu 2-1 yenmiştik. Halk maçtan sonra sahaya girdi. Palermoluların omuzlarında 'Viva Turko' sesleri arasında bir kumandan gibi soyunma odasına getiriliyordum"

*Futbol Extra Dergisi Eylül sayısında yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok: